Tübitak Popüler Bilim Kitapları'ndan çıkan kitabı dün gece tamamlayabildim, çeşitli hastalar üzerinden ağrı tedavisine değinilmiş. Anestezi yöntemlerinin gelişimi ve günümüzde kullanılan yöntemlerden bahsedilmesi özellikle ilgimi çekti, yöntemlerin esas olarak diş hekimliği kaynaklı olduğundan da bahsedilmiş, bu da ilginç bir not olarak düşülebilir.
Doktorların günümüzde kullandığı tedavi yöntemlerini ilk elden okumak oldukça ilginç ve bu yöntemlerin ne kadar aciz olduğunu görmek. Birisinin kol sinirleri, omurgasından koptu ve bu sinirlerin bağlandığı aracılar diyebileceğimiz nosiseptif sinirler kendi kendilerine koldan gelen hayali ağrı sinyalleri üretiyor. Doktorlar ne yapıyor dersiniz? Siniri bir şekilde bağlamaya ya da iletim sistemini onarmaya mı çalışıyorlar? Yanıldınız, yaptıkları omurgayı açıp, sorun çıkaran nosiseptif sinirleri DREZ lezyonu denilen bir yöntemle tahrip etmekten ibaret. Lobotomi v.b ilkel yöntemlerin de hala kullanıldığını kitapta göreceksiniz.
Peki, Metastatik kanser vakası ile karşılaşan doktor ne yapıyor? Kolay bir yöntem seçip hastayı uyuşturucuya boğuyor, ağrılar artarsa belden altını felç ediyor v.s. Aslında tıp biliminin söylenildiği düzeyde olmadığını anlamak için bu kitabı okumak yeterli.
Mesela fıtık ameliyatı, televizyonda ya da yazılı yayın organlarında çıkan doktorlar, hep çok kolay olduğundan bahsederler, ama bizzat bir doktor, birçok vakada ameliyatı tekrarlamak zorunda kalındığından bahsetmiş, bir hastanın aynı durum için 3 kez bıçak altına yatması pekte kabul edilebilir görünmüyor.
Kitabı bitirdiğimde benim kafamda oluşan yegane sonuç, ağrı ve acı ile ilgili tıp bilimindeki yegane gelişmenin genel ve lokal anestezi olduğu, böylece hastaların acısız ameliyat edilebildiği.
Kitapta rastladığım Paracelsus' ait hoş bir anekdotla yazımı bitirmek istiyorum.
"Hastanın çevresindeki moral ortamı, hastalığın seyrini fazlasıyla etkileyebilir. Sonuca götüren şey lanet ya da nimet değil, düşüncedir. Etkiyi imgelem yaratır."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder